Savaş Kışkırtıcıları

00:00 0 Comments

    Timur Han, kendisine karşı isyan eden Gürcistan Hakimi Melik Gürgin'i cezalandırdıktan sonra eski İlhanlı merkezi Karabağ'da kışlamak üzere karar kılmıştı. Onun bu sahrada ikameti sırasında Sultan Beyazıt'ın hükumetlerini almış olduğu beyler, hapsedildikleri yerlerden kaçarak tabiiyetlerini, arzetmek ve himayesini dilemek üzere huzuruna gelmeye başladılar.

    Germiyan beyi, Menteşeoğlu, Aydın beyi ve Erzincan hakimi Taharten, Beyazıt'ın aleyhinde nice sözler söylediler. Timur Han'a bağlılık yeminleri edip beyliklerini elde etmede yardımcı olmasını istediler. Timur Han:

    Ey beyler! Sizin sözünüz gerçek midir yalan mıdır bilemem. Zira ol bir gazi Han'dır.
Yok yere zulmetmez ve sizi bi-günah incitmez, dedikçe ; onlar :

    Ey Sultanım! Sen Sahip kıransın. Osmanoğlu bir zalim kişidir. Bizi müflis kılıp, atamız ve dedemiz tahtın elimizden elimizden aldı. Dilene dilene huzuruna geldiğimiz sizce malumdur. Ol iklim dahi senin gibi
Han'a layıktır, diyerek onu tahrik ederlerdi.

    Timur Han gerek bu beylerin aşırı kışkırtmalarının tesiri, gerekse düşmanları olup Beyazıt'a sığınmış olan Bağdat hakimi Ahmet Celayir ile Karakoyunlu Kara Yusuf'u istemek üzere Osmanlı padişahına bir name ile birlikte ilk elçilik heyetini gönderdi.

    Öte yandan Sultan Ahmet ile Kara Yusuf'ta Yıldırım Beyazıt Han'ı devamlı suretle Timur aleyhine doldurmakta idiler.Onlar Timur'un bütün amacının Rum diyarını ele geçirmek olduğunu ve bunu gerçekleştirmek için ne gerekirse yapacağını deliller getirerek, yeminler ederek belirtiyorlardı.

     Ayrıca Timur'un he kadar zalim ve kan dökücü bir kimse olduğunu çeşitli hikayelerle konu ediyorlardı.
Beyazıt Han bu sözlerin de tesiri altında kalarak Timur'un elçilerini son derece soğuk karşıladı. Timur'un isteklerini ise saltanatın alametine aykırı olacağı ve mürüvvete yakışmayacağı sebebi ile reddetti.

    Bunun üzerine Akkoyunlu beyi Kara Yülük Osman bey ile Mutahharten'in rehberliğinde Sivas'a
yürüyen Timur, on sekiz günlük bir kuşatmanın sonunda kaleyi aman ile teslim aldı. Timur'un buna rağmen kale muhafızlarını öldürttüğü rivayet edilmektedir.

    Timur Han Anadolu beylerinin bütün kışkırtmalarına rağmen gerek alimlerin kendisini savaştan
men etme gayretleri gerekse Beyazıt'in kuvvetleri hakkında kesin bir bilgiye sahip olmaması dolayısıyla
geri döndü ve Suriye'ye yöneldi.

    Yıldırım Beyazıt Han muhtemel bir savaşa karşı Kayseri'ye doğru yola çıkmış bulunuyordu.Ancak Timur'un Suriye'ye gitmesi üzerine geri dönecekti ki yine fitneciler araya girdiler. Sultan Ahmet ve
Kara Yusuf'un tahrikleri sonucunda Timur'u Anadolu'ya sevkeden Erzincan emiri Mutahharten'i
cezalandırmaya karar verdi.

    Erzincan ve Kemah'ı daha ilk saldırıda zaptederek Kara Yusuf'un idaresine verdi. Ancak Kara
Yusuf'un idareden aciz kalması üzerine ailesi ve çocuklarını rehin olarak Bursa'ya gönderdiği Mutahharten'i tekrar görevine iade etti.

    Timur'a tabi Erzincan ve Kemah'ın zaptı iki devlet arasındaki husumeti daha da arttırdı. Mısır Memlüklü ordusunu Halep önünde büyük bir bozguna uğratarak Bağdat, Halep ve Şam'ı alan Timur Han, Karabağ sahrasına gelerek ordugahını kurdu.

    Bu arada Timur Han gönderdiği mektupla Yıldırım Han'dan isteklerini devam ettiriyordu. Mektuplarında o güne kadar kazandığı savaşlara ne başarılara değinen Timur, Rum'un İslam diyarı olduğunu ve oraya sefer yapmak istemediğini özellikle vurguluyordu.

    Bu beldenin harap olmasından ancak din düşmanlarının memnun olacağını kaydeden Timur isteklerinin kabulü ile aradaki soğukluğun giderilmesini arzu ettiğini bildiriyor, Kara Yusuf ve Ahmet Celayir'in ne kadar yaramaz ve yol kesici şakiler olduklarını da belirtiyordu.Timur Han ayrıca Sivas, Erzincan ve Kemah'ın da kendisine bırakılmasını istiyordu.

    Devlet erkanı ve ileri gelenler Timur'un seller gibi gelen atlılarından, fillerinden, başarılarından söz ederek Yıldırım'ı anlaşma yolunu tutması yönünde teşvik ettiler ise de bir faydası olmadı. Cesur ve gayretli bir Han'a bütün bu istekleri kabul etmek çok ağır geliyordu. Mevlana Hatifi'nin ifadeleri ve Hoca Sadeddin Efendi'nin nazmıyla Beyazıt cevabını şu mealde verdi.

Ey Anadolu toprağında yetişen kafalar.
Yele verilir mi hemen kolayca namuslar.
Cenk tedbirlerimde bir kusur mu görüldü,
Ki fikirler aniden barış yoluna döndü.

O sayısız asker ile üstümüze yürürse
Ve de hiç çekinmeden ülkemize gelirse.
Nasıl ben ondan aman dilemek isterim.
Okları germiş, tirkeşi asmışsa neylerim.

Yiğitlik onda görülsün sümsüklük bizde.
Cihan halkı ne söyler, düşünün bize.
Şimdiden savaş günü ne olacak bilinmez.
Güçlü ile güçsüz orada neyler söylenmez.

Tek başıma ederim ardımdan gelen yoksa.
Varı dökmeli kişi hanlık davasındaysa.
Bu sözler nasihatçilerin ağzını kapadı.
Hiçbir tavsiye Hünkar'a fayda sağlamadı.

Yıldırım Beyazıt Han, Timur Han'a gönderdiği namesinde de, artık kılıçların konuşacağına işaret eder gibiydi.
Bu konağa inen misafir üzerine kılıç üşürülmez ve bu bucağa sığınan dilek ehline dokunulmaz Eğer sözlerin şiddeti kavgaya sebep olacaksa ilk defa şiddet dolu cümleler sizin mektubunuzda görüldü.

    Yok bizden temelluk(yaltaklanma)bekleniyorsa hanedanımız Cenab-ı Hak'dan gayriye yalvarmadılar. Galebe ve mağlubiyetin ikisi de sünen-i evliyadandır. Artık söz uzadı. Savaşa bahane arayanın bahanelerini önlemek mümkün değildir. İki taraftan her kim fitne çıkarırsa vebali onun boynunadır. Hasbünallahü ve ni'mel vekil. Söz sırası artık silahlara gelmişti.

Hocanı Değerlendir

Some say he’s half man half fish, others say he’s more of a seventy/thirty split. Either way he’s a fishy bastard.