Düzme Haberler

00:00 0 Comments

    Timur Han'ın Sultan Beyazıt'a muamelesi ve Yıldırım'ın vefatı hakkında yanlış bazı rivayetler de mevcuttur.
Daha çok romanlara, hikayelere konu olan ve halkın beyninde yer tutan bu rivayetlerden birisi, Timur Han'ın Beyazıt'ı demir bir kafes içerisine hapsettiği ve şehirlerde alay mevzu olmak üzere gezdirdiğidir.

    Meşhur tarihçi Hoca Sadeddin Efendi bu ifadeleri düzmece haberler olarak nitelendirmektedir. Şayet böyle bir uygulama görülmüş olsa Timur'u yüceltmekte ve Osmanlı'yı aşağı tutmada aşırı giden, Timurilerin resmi tarihçisi Şerafeddin Ali Yezdi mutlaka kullanırdı.

    Bütün yazdıklarını bağnazca ve taassup içerisinde dile getiren bu yazar iki hükümdarın görüşmelerini, konuşmalarını, anlattığında saygı ve yüceltme gösterilerinden başka bir görünüm sergilemez. Padişahlığın şanına dokunacak bir tutum ve davranıştan hiç bahsetmez.

    İran'lı Edib Mevlana Hatifi de Timurname'sinde iki padişahın dostça münasebetlerinden öte söz etmez.
Demir kafes meselesini Osmanlı, Timurlu, ve batılı tarihçilerin görüşleri ve nakilleri ile değerlendiren Hammer, şayet gerçekleri ifade edecek olursak bu husus üç asırdan ziyade felsefe makalelerine konu olan bir efsaneden öteye gitmez, demektedir. Öyleyse bu hikaye nereden çıkmıştır...

    Askerlerin bakışları altında seyahat etmek istemeyen Osmanlı sultanı, yolda giderken bir taht-ı revana binmeyi uygun görmüştü. Padişahın seyahat ettiği bu kapalı hücreye bazı kaynaklarda kafes tabir olunmuştur. Nitekim Fatih devrinde divan-ı hümayun toplantılarını padişahların izledikleri bölüme de kafes tabir olunması bu anlayışı yansıtmaktadır.

    İşte bahsedilen kafesin taht-ı revan olduğunu anlamak istemeyen veya konuyu dramatize etmek isteyen romancılar ile Osmanlı hakanını küçük düşürmek, onu halkın gözünde bayağı durumlara düşmüş göstermek isteyen Türk düşmanı batılı yazarlar demir kafes hikayesini uydurmuşlardır.

    Yıldırım Beyazıt hakkındaki ikinci yanlış rivayet ise, onun esaret hayatına dayanamayıp, yüzüğündeki zehiri içerek intihar etmesidir. Bu konu Neşri tarihinde; Bir Hikaye başlığı altında şöyle verilmektedir: Rivayet ederler ki Timurleng Rum vilayetini zaptedip Karamanoğlu'na vermişti.Yıldırım Beyazıt Han bunu işitince gayet incindi. Bilesinde zehri vardı.

    Gayretinden kendini sakınmayıp Düşman elinde zebun olup memleketi eller elinde görmektense ölüm kabul edilir, deyip kendini  öldürdü. Neşri'nin bu ifadelerini alan yerli, yabancı bazı tarihçiler, romancılar, hikayeciler Yıldırım Beyazıt Han'ın kendisini zehirlediği tezini iddia ettiler.

    Oysa aynı Neşri daha önceki iki rivayetten birinin sonunda ....Beyazıt Han gayet gamnâk oldu. Hemen eser-i humma belirdi. Ondan sonra günden güne za'f müstevli oldu. Beyazıt Han gayet gayretli kişiydi.
Mevlana Mehmet bin Kutbüddin İzniki'den nakledilen ikinci rivayetin sonunda ise ...

    İşittim ki, Hunkar humma-yı muhrikadan hasta olup, kabza-i ecel giribanından çekip Hak civarına iletmiş... Bu ifadelerden anlaşıldığı gibi Beyazıt'ın ölümü için üzüntü sonucu sıtma ve ateşli sıtma hastalıkları da rivayet konusudur.

    Şerafeddin Yezdi ise '' Yıldırım Beyazıt, dün gece zik nefes (nefes darlığı) ve hunnak (boğaz ağrısı) marazıyla dar-ı fenadan dar-ı bekaya irtihal etti. '' demektedir.

    Behişti, humma-yı muhrika ; Hammer, nuzül isabeti; müneccimbaşı da hunnak, zik-i sadr ve humma-yı muhrika rivayetlerini vererek vefat etti demektedirler. Yıldırım Beyazıt Han'ın muasırı olan İbn. Arabşah ile o devre yakın tarihçilerden Şükrullah, Karamani Mehmet Paşa ve Enveri gibi meşhur tarihçilerde intihardan hiç bir şekilde söz etmeyip hastalığını ölümüne sebep gösterirler.

    Bütün bu kaynaklardaki ifadeleri bir yana bırakıp Neşri'nin hikaye tarzıyla verdiği tek bir rivayetten hüküm çıkarmak tarih metodu açısından da kabul edilebilecek durum değildir. Ayrıca ne Yıldırım Beyazıt Han'a gelinceye kadar ne de ondan sonrasında Osmanlı padişahlarının savaşlara girerken yüzüklerinde zehir taşıdıklarına dair bir rivayet, hiçbir kaynakta gösterilemez.

    Hele Yıldırım Beyazıt gibi cesur ve kahraman bir hakanın savaşa girmeden esareti ve intiharı düşünüp yüzüğüne zehir koymasını tasavvur etmek kadar safdillik olamaz Kaynakların ifadelerinden anlaşılıyor ki, ülkesinin maruz kaldığı dehşetli felaket karşısında duyduğu üzüntü, bu büyük Türk hakanını ölüme kadar götürmüştür.

    Boğaz enfeksiyonu, nefes darlığı, nüzul isabeti ve ateşli sıtma  üzüntü ile ortaya çıkacak sebeplerden biridir.

Hocanı Değerlendir

Some say he’s half man half fish, others say he’s more of a seventy/thirty split. Either way he’s a fishy bastard.