Kayıp Saat
Tarihimiz baştan başa altın sayfalarla doludur. Bu sayfalardan dev şahsiyetler gürz, kalkan ve mızrakların gölgesinde, mehterin kanlarını korlaştıran sesi ile kendilerinden geçip şahlanan küheylanlar üstünde savaştan savaşa "Bora" olup esen arslan olup kükreyen yiğitler gülümser.Dev şahsiyetlerin kimi devlet kurmuş, kimi de ülkeleri üzengisi önünde dize getirerek, Türk ismini üç kıt'a yedi iklime yayarak, suya bile perçin vurmuştur. Yine cihangir Türk milleti, bağrından asır üstü deha M. Kemal Atatürk'ü, çağlarla oynayan fatihler Fatih'ini, cihangirler cihangiri Yavuz Sultan Selim'i, Avrupayı üzengisi önüne döken Kanuni'yi ve bunun yanında büyük bilginler, şairler, edipler, düşünürler ve Türkiye'mizi içte ve dışta temsil edip, göğsümüzü kabartan devlet adamları yetiştirmiştir.
İşte bu grupta yer alan Ahmet Vefik Pasa da tarihimizde ismini altın harflerle yazdırarak, gönüllerde taht kurmuştur. Hiddet ve şiddetine rağmen bir gönül adamı olan A. Vefik Pasa, aynı zamanda halktan birisidir. Halkın sesi Hakkın sesi olduğuna göre, halkında devletine dolayısıyla devlet adamına güvenmesi gerekir, iste bir halk adamı olan Pasa bu güveni zaman zaman vermiştir.
Bir köylü kadın, A. Vefik Pasa'ya müracaat edip, saatini kaybettiğini ve aradığı halde bulamadığını, Vali Paşa'nın eğer gözlüğünü takar ise kaybolan şeylerin bulunduğunu yeni keşfettiklerini, bu sebeple köyünden Bursa'ya geldiğini ifade eder. Mantık, mevzuat, gibi lafları bir tarafa bırakıp canı yanan kişiyi teselli etmesini bilmelidir.
Sonra bizim halkımız saygılıdır. İltifatı ve himmeti suistimal etmez. Bu kadının saati evladına miras bırakacağına inanmayan varsa, iste valilik sandalyesi feragat ediyorum, buyursun otursun."