isyan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bir İsyan ve Bir İhanet ( Çelebi Mehmet )

    Çelebi Mehmet Han'ın kardeşi İsa ile mücadelesinde Aydın, Saruhan, Teke ve Menteşe Beyleri İsa'nın tarafını tutmuşlardı. Ancak Çelebi Mehmet'in ağabeyine karşı üst üste galibiyetleri üzerine beyler
bölgelerini koruma çabasına düştüler.

    Çelebi Mehmet ise aleyhinde tertip olunan bu ittifakı dağıtmak üzere harekete geçmişti. Saruhan Beyi Hızır şah yakalanarak idam olunurken Aydın oğlu Cüneyt Bey ile Germiyanoğlu Yakup Bey itaatlerini arzettiler. Özürler dileyip bir daha aleyhinde bulunmayacağına dair söz verdiler.

    Cüneyt Bey'in bu bağlılığı uzun süre devam etti. Ancak bu dünyada rüzgar her zaman insanoğlunun istediği gibi esmez. İnsan bazen sıhhatli bazende hasta olur. Ay kimi kez dolunay halindeyken kimi kez de küçülür.
Denizlerdeki gel git olayına benzer şekilde hükümdarların da güçlü ve güçsüz devreleri olur.

    İşte Çelebi Mehmet'de Musa ile girdiği mücadelenin ilk safhasında bozguna uğrayıp geri çekilmek zorunda kalmıştı. Çelebi Mehmet'in durumunun sarsıldığı, Musa'nın ikbal güneşinin parladığı görülünce
yüreğinde fesatlık ateşi bulunanlar derhal ortaya çıktılar.

    Bunlardan biri de Aydınoğlu Cüneyt bey idi. Padişah'ın bozgunluk günlerini fırsat bilerek çevresindeki topraklara el attı. Osmanlıların Aydıneli valisini öldürerek Ayasluğ'u zaptetti. Cüneyt Bey'in faaliyetlerinden haberdar olan Çelebi Mehmet derhal beylerine emirler göndererek toplanmalarını bildirdi.

    Firuz Beyoğlu Yakup Bey komutanı olduğu Ankara kalesinin, Karaman sınırında olması dolayısıyla boş bırakılmayacağını bildirip özür beyan ederek gelemiyeceğini arzetti. Yakup Bey daha önce
Ankarayı Timur Han'a karşı kahramanca müdafaa etmişti. Çelebi Mehmet'e ise ilk itaat eden ve destek
veren beylerdendi.

    Belki özrü yerinde ve mantıklı idi. Ancak Çelebi Mehmet'in fikrinde İzmir'i ele geçirmek ve hakimini cezalandırmak yatıyordu. Ayrıca Rumeli'de uğranılan bozgundan sonra ordusunun toplanmasında büyük menfaat görüyordu. Bu itibarla Yakup Bey'in sergilediği tavır Çelebi Mehmet'i fevkalade üzmüş bulunuyordu.

    Çelebi Mehmet'in üzerine geldiğini duyan Cüneyt Bey ise İzmir'e çekildi. Çelebi Mehmet süratle hareket ederek İzmir'i kuşattı. Menteşe, Sakız, Midilli donanmaları ve Rodos şövalyeleri kendisine yardımcı oluyordu. On günlük bir muharebeden sonra Cüneyt, karşı koyamayacağını anlayıp kaleyi teslim etti.

    Çelebi Mehmet İzmir'in surlarını birçok yerinden yerle beraber etti. Ayrıca Rodos şövalyelerinin yarıya kadar yaptırdığı muazzam kaleyi de bir gece içinde yıktırıverdi. Bu durumu gören Rodos şövalyeleri üstad-ı azamı Çelebi Mehmet'e gelerek olayı şiddetle protesto etti.

    Şayet kalenin yapılmasına müsaade edilmezse Papa'nın da katılacağı büyük bir haçlı donanması tertiplenmesi için çalışacağını söyleyerek tehditler savurdu. Padişah üstad-ı azamın tehditlerini sükunetle dinledi ve sonunda dedi ki :

    Ben isterim ki yer yüzünde bulunan Hristiyanların cümlesine lütufta bulunayım, iyilik edeyim. Ancak kendi tebaamın da saadetini düşünmek zorundayım. Bu kale bir korsan yatağı olup Müslümanlara çok zarar veriyordu. Timur Han burasını yıkmakla umumun övgüsüne mazhar olmuştu. Şimdi ben tekrar yaptırmakla lanetlemi anılayım. Ancak Karya ( Muğla ), Klikya ( Batı Antalya ) hudutlarında sana bir yer vereyim. Oraya kaleni inşa et.

    Üstad-ı azam oranın Menteşe beyine ait olduğunu söylemesi üzerine Çelebi Mehmet : Benim sana verdiğim bana aittir. Çünkü Menteşe beyi benim ancak bir memurumdur, diyerek meseleyi halletti. Böylece gelişebilecek bir tehlikenin önüne şimdilik set çekmiş oluyordu.

    Şövalyeler ise bugün Bodrum denilen eski Halikarnas'da Petraniyum kalesini inşa etmeye başladılar. Öte yandan Cüneyt Bey, affedilebilmesi için başta validesi olmak üzere hatırı sayılır nice aracıları harekete geçirmişti. Özürlerini ve pişmanlıklarını iletip bu kerede hoş görülmesini, affedilmesini, ettiği
edepsizliklere bakılmayıp ihsan ile muamele olunmasını rica etti.

    Nice gün görmüş zatın gelerek istirhamda bulunması Çelebi Mehmet'in merhamet ve lütuf damarlarını kamçıladı. Nihayet huzuruna çıkarak saygı ile elini öpen ve yeminlerle bağlılığını bildiren Cüneyt Bey'i affetti. Ancak beyliğini Bulgar kralının Müslüman olan oğlu Aleksandır'a verdi. Cüneyt'i ise Rumeli'de Niğbolu sancağına tayin etti (1414).

    Çelebi Mehmet İzmir'den sonra bağlılıktan dönenlere bir ibret dersi olmak üzere Ankara'ya yürüdü. maksadı Yakup Bey'i cezalandırmaktı. Yakup Bey'de bu gelişin anlamını kavramıştı. En yakın adamlarıyla gizlice yola çıkarak padişahın otağına geldi.

    Akla yakın belgelerle padişahın gazabını söndürmeye çalıştı. Ancak padişahın gönlünde oluşan kırgınlığı gideremedi. Kendisine bağlı bir beyin zor dönemde çağrısına olumsuz karşılık vermesi Çelebi Mehmet'i
oldukça üzmüş ve kızdırmıştı. Yakup Bey'i pek takdir etmesine rağmen diğer emirlerine örnek teşkil
etmesi için öldürülmesini emretti.

    Ancak diğer emirleri padişahın kızgınlık ateşini giderebilmek için büyük gayret sarf ederek şöyle dediler:

Ey düşmanı perişan eden keremi bol padişah
Lütfun karşısında düşmanlar kapında baş eğer
Gönülleri avlamak bil ki kerem ile olur
Yoksa bel bağlayanlar hırçınlıktan kaçıp gider

Başarıyı az bulduysan ağır söz söyle ama
Hemen öldürmek cezalandırmak mı icapeder
Öldürmek korku vermesin, hakkıyla ceza olsun
Pişman olunca dirilmez tek sözünle ölenler

Hemen de yok olur habbecikler suya düşünce
Damlacıkları çevirmek mümkün olmazsa eğer
Belki de bu söylediklerinde hiç yalan yoktur
Şimdi dedikleri aydınlanmamış olsa meğer

Yaptıkları ile değerini tartıp ölçme onun
Şöyle bir haline acısan, ona cihan değer
Osmanoğulları'nın töresi şefkat değil mi
Senin de atalarının yolunu tutman yeter

Emirler ayrıca bu ayrılık ve kargaşa günlerinde tanınmış, tecrübeli bir beyi öldürmenin uygun olmayacağının söylediler. Çelebi Mehmet Han bu görüşler üzerine Yakup Bey hakkındaki kararını geriye bıraktı ve Bursa'ya
döndü. Yakup Bey'e gösterdiği ihmalkarlığın sonuçlarını bildirtti. Yakup Bey ise, ağır yeminlerle itaat duygularını açıklayıp buna dair deliller gösterip tutumunun sebebini anlatmaya çalıştı.

    Bütün bu gelişmelere rağmen padişah,savaş esnasında söz dinlememeyi bir türlü içine sindiremiyordu. Beylerini de üzmek istemediğinden Yakup Bey'i öldürmeyip Tokat'ta Bedevi Çardak' ta hapis tutulmasını emretti.

İlk Büyük İç İsyan


    Sultan Çelebi Mehmet, biraderi Musa Çelebi'yi bertaraf ederek hükümdar olunca Şeyh Bedreddin'i kazaskerlikten azletti. İlim ve faziletine hürmet göstererek iki oğlu ve kızıyla birlikte İznik'te ikamete mecbur etti ve kendisine bin akçe maaş bağlattı.

    Şeyh Bedreddin ise siyasi ihtirasları sebebiyle bir türlü bu durumu kabullenemedi.  İznik'te bir taraftan eser telif ederken diğer taraftan kendisini ziyarete gelenlerle görüşüyor ve onları tam bir propagandist olarak memleketlerine yolluyordu. Kısa zamanda çevresinde geniş bir mürit ve sempatizan çevresi oluşturmayı başarmıştı.

    Vaziyetin istediği kıvama geldiğini gören Şeyh Bedreddin çocuklarını İznik'te bırakarak hacca gitmek bahanesiyle Kastamonu'ya geldi. Ancak İsfendiyar Bey'den gerekli desteği bulamadı. Bu durumda Sinop'tan bir gemi ile Rumeli'ye geçti. Sırasıyla Kefe, Zağra, Silistre ve Dobruca'yı geçip şii-batıni kimselerle meskun olan Deliorman'a yerleşti. Süratle her tarafa adamlar göndererek propoganda alanını genişletti. Tarafları süratle artıyordu.

    Bedreddin, Anadolu ve Rumeli'de yıllarca süren iç mücadelelerden yeni kurtulmuş olan Osmanlı Devleti'ni gafil avlayarak, şeyhlikten şahlığa geçmek istiyordu. Hangi din ve mezhepten olursa olsun herkesi cemiyetine davet ediyordu. İzmir körfezinin güney ucunda ve Sakız adası karşısındaki Karaburun'da mevzilenen Börklüce Mustafa çevresine on bine yakın müridi toplayınca, ilk isyan hareketini başlattı.

    Sultan Çelebi Mehmed, Börklüce Mustafa'nın üzerine Bulgar kralı Şişman'ın Müslüman olan oğlu ve İzmir sancakbeyisi Aleksandır'ı gönderdi. Ancak Börklüce Mustafa, Karaburun geçitlerinde verdiği baskınlarla Aleksandır ile adamlarının büyük bölümünü katletti İş tehlikeli ve ciddi bir maceraya doğru sürükleniyordu. 
    Bu defa Saruhan sancakbeyisi Timurtaş zâde Ali bey, kuvvetleriyle harekete geçti. Ancak Börklüce Mustafa'nın yanındakiler kendisine ölümüne bağlı ve sadıktılar. Ali bey yapılan saldırılardan bir kaç adamı ile zor kurtuldu. Börklüce'nin başarıları Torlak Kemal ve Şeyh Bedreddin'in de faaliyetlerini artırmaları Çelebi
Mehmet'i büyük bir sıkıntıya soktu. 

    Diğer taraftan kardeşi Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa) de hükümdarlık iddiasıyla ortaya çıkarak Teselya ve Selanik taraflarında harekete geçti. Bu itibarla padişah, vezir-i azam Bayezid Paşa ile henüz on iki yaşındaki oğlu Murad'ı Börklüce isyanını bastırmağa memur etti.

    Osmanlı kuvvetleri evvela yollardaki büyük küçük asi gurupları temizlediler. Böylece evvelkiler gibi iki ateş arasında kalmamış oluyorlardı. Nihayet Börklüce kuvvetlerini Karaburun eteğindeki dağda büyük bir bozguna uğrattılar. Ancak Osmanlılar da epeyce kuvvet kaybetmişlerdi. Bayezid Paşa, Börklüce ile birlikte yakalananları Ayasluğ'a getirdi. Sorgulama sonunda isyanın başının Şeyh Bedreddin olduğu ortaya çıktı. 

    Asiler idam edilirken Yetiş Dede Sultan diye bağırıyorlardı. Börklüce de elleri bir tahtaya çivilenmiş olduğu halde şehirde gezdirildikten idam edildi. Nitekim taraftarları onun ölümsüzlüğüne inanıyorlardı. Şehzâde Murad ile Beyazıt Paşa, Börklüce de isyanını etkisiz hale getirdikten sonra Torlak Kemal'in üzerine gittiler. 

    Etrafına üç bin kadar isyancı toplanmış olan Torlak Kemal kısa sürede bozguna uğratıldı. Asiler yakalanarak öldürüldü. Böylece Anadolu'da başlamış olan ilk şii-batıni isyanları bastırılmış oldu. Bu isyanların asıl mümessili Şeyh Bedreddin ise Rumeli'de ki işlerine devam etmekteydi. Ancak Anadolu'da isyanların bastırılması taraftarlarının moralini iyice bozmuş bulunuyordu.

    Çelebi Mehmed Selanik ve Teselya civarında yeni bir isyan hareketi başlatan biraderi Mustafa (Düzmece) üzerine giderken Bayezid Paşa'yı bu kez Bedreddin'in üzerine sevketti. Osmanlı kuvvetlerinin gelişi üzerine Şeyhin yanındakilerin büyük kısmı kaçtılar. Dolayısıyla Bayezid Paşa küçük bir çarpışmadan sonra Bedreddin'i yakaladı ve padişah'ın bulunduğu Serez'e gönderdi.

    Çelebi Mehmed Han Şeyh Bedreddin meselesinde Osmanlı adaletini ve hukuk yapısını gösteren örnek bir davranış daha sergiledi. Devletin sosyal yapısını bozacak fikirler ortaya atan tahrik ve teşvikleriyle büyük bir isyana sebebiyet veren binlerce insanın ölümüne yolaçan Şeyh Bedreddin'i alimlere havale etti.

    Bir rivayete göre Şeyh Bedreddin böyle bir suçu işleyenin cezasının idam olacağını bizzat kendisi de ifade etmiştir. Karar üzerine Serez pazarında idam olunan Bedreddin'in malları varislerine dağıtıldı (1420).
Böylece Şeyh Bedreddin gailesi tümüyle ortadan kalkmış oluyordu.

    Şeyh Bedreddin Mahmud, din ve fen ilimlerine vukufiyeti, Camiü'l - Fusuleyn ve letaifü'l -İşarat gibi fevkalede muteber tutulan eserleri dolayısıyla alimler arasında müstesna bir mevkii işgal etmiştir. Ancak o batıni fikirlere yer verdiği tasavvuf sahasındaki Varidat isimli eseri dolayısıyla büyük mutasavvıfların tepkisini çekmiş ve tenkitlere hedef olmuştur. Onun bu nevi görüşleri arasında:

    Cennet ve cehennem umumun zannettiği gibi olmayıp dünyadaki iyilik ve kötülüklerin ruhlardaki acı ve tatlı tezahürleridir. Bu alem sonradan yaratılmış olmayıp kadimdir. Öldükten sonra yeniden dirilme vaki olmayacaktır. Dolayısıyla bedenlerin haşri mümkün değildir. Melek ve şeytan birer varlık olmayıp iyilik ve fenalık kuvvetleridir. İşte Ehli sünnet akîdesine uygun olmayan bu şekildeki tevil ve yorumları Bedreddin'in tenkit edilmesine yolaçmıştır.

    Büyük mutasavvıf Aziz Mahmud Hüdayi Sultan I. Ahmed Han'a yazdığı tezkiresinde ondan, asılmış ve Allah'ın gazabına uğramış bulunan Şeyh Bedreddin, diye söz ederken; Alim ve tarihçi İdris-i Bitlisi ise Heşt Behişt adlı eserinde; Şeyh Bedreddin, dünya zevklerinden kaçan ve mücahede ile günlerini geçiren muhterem bir kimse iken ilim ve ibadeti iblisin taati gibi bencillik ve böbürlenmesine sebep olmuştur. 

    Bu ise onun kamil bir mürşidden feyiz almamış olmasından kaynaklanmıştır, demektedir. Öte yandan Şeyh Bedreddin'in eserlerinde bir fikir olarak rastlanmadığı halde müridlerinden Börklüce Mustafa ile Torlak Kemal'in bazı uygulamaları da şeyhin eleştirilmesine yolaçmıştır.

Zira saltanat kurmak için meydana çıkanlar veya muvaffak olanlar devrin şartlarına uygun olarak, bu hareketlerini meşru göstermek için kendilerini eski hükümdar sülalelerinden birine mensup gösterirlerdi. Hatta bunu ispat için uydurma silsilenâmeler tertip ettirenler de pek çoktur.