Ya Dirisi Gelseydi

00:00 0 Comments

    Çelebi Mehmet ağabeyi Musa ile bir kez daha saltanat mücadelesine girişmek üzere, atının dizginlerini Rumeli yönüne çevirmişti. İşte bu sırada Karamanoğlu Mehmet Bey'de Anadolu'da ortaya çıkan otorite boşluğundan istifade etmek üzere harekete geçti.

    Şayet daha evvelki mücadelelerde olduğu gibi Musa Çelebi, Çelebi Mehmet'e galip gelecek olursa Anadolu'da hakimiyeti ele geçirmek istiyordu. Bu maksatla bütün kuvvetleriyle Osmanlı topraklarına doğru hücuma geçti. Zulüm, yaramazlık ve fesat kanatlarını açarak ülkeye zarar ve ziyan vermeye girişti.

    Yağma ve vurgun amacıyla Bursa üzerine yürüdü. Bursa muhafızı Hacı İvaz Paşa kaleyi savunabilmek için gerekli tertibatı almış bulunuyordu. Şehrin zaptının kolay olmayacağını gören Karamanoğlu işi zamana bırakmaya karar verdi. Bursa'ya doğru akan Pınarbaşı suyunu Çelmiz deresine doğru akıtarak hisarda bekleyenleri susuz bırakmayı böylece teslim olmaya zorlamayı düşündü.

    Bu iş için usta ve ameleler ile gerekli malzemeyi getirtti. Hacı İvaz Paşa durumu anlayınca, onları bu işten vazgeçirmek üzere kale koruyucuları ile zamanlı zamansız saldırılar düzenlemeye başladı. Osmanlı askerleri süratle Karamanlılar üzerine saldırır ve esir ettikleri kimseleri kale burcunda sallandırırlardı.

    Bu durum karşısında Karamanoğlu, bir gece askerine ateşler yakıp meşaleler hazırlamalarını ve Kaplıca yolundan dağa çıkmalarını, kaleyi göz altında tutan yere tırmanmalarını emretti. Bu şekilde şehrin eteklerine tırmanan Karamanlı askerler halka şöyle seslendiler:

    Ey kanlarına susadığımız, kılıçların dişleri arasında parçalanmaya layık olan gafiller! Bunca kalabalık bir ordu bize imdada geldi. Yarın sabah olur olmaz, savaşa başlanacak ve yürüyüş gerçekleştirilecektir. Ondan sonra cenkten kaçmanız ve kaleyi teslime kalkışmanız sizler için utanç olur. Yarın görürsünüz ki size nice oyunlar gösterilir.

    Hacı İvaz Paşa ise Karamanlının hilesine alışıktı. Ancak tedbiri elden bırakmayıp gizlice dışarıya bir kaç adamını çıkardı. Bunlar gece karanlığından istifade ile etrafı gezip gerçek durumu anladılar. İvaz Paşa durumu öğrenince dakika kaybetmeyip seçme bahadırlarını Kaplıca kapısından dışarı çıkardı. Bu kuvvetler tepedeki Karaman askerleri ininceye kadar Karaman ordugahına büyük bir baskın verdiler.

    Elde ettikleri ganimetlerle tekrar kaleye döndüler. Ancak uzun süren kuşatma sonucunda kalede olan halk sıkıntıya düşmüş, her bakımdan bıkkınlık getirmiş bulunuyordu. İvaz Paşa dahi atılan oklar sebebiyle birkaç yerinden yar almıştı. Böyle bir duruma rağmen Çelebi Mehmet'in düşmanı bozguna uğrattığı haberi geldiğini yakında kendisinin de ulaşacağını bildirip halk ve gazileri gayrete getirdi.

    Gerçekte bir ilgisi olmayan bu gibi haberlerle kaledekileri teskin eder, gönüllerini ferahlandırırdı. Böylece tam otuz dört gün geçti. Kaledekilerin durumlarının iyice kötüye gittiği bir sırada ansızın şehre doğru kalabalık bir kafilenin gelmekte olduğu görüldü. Bu Musa Çelebi'nin cenazesiydi.

    Karamanoğlu Mehmet Bey bu haberi öğrendiği anda direnme gücünü yitirdi. Korku yüreğine oturdu. Keder ateşi içini yakıp dağladı. Çelebi Mehmet'in artık her an gelebileceğini düşünerek pişmanlık
ve korku içerisinde kaçış yolunu tuttu. Geçtiği yerleri alev alev yaktı.

    Karamanoğlu'nun Harman danası lakabıyla anılan bir nedimi vardı. Gayet şişman ve pek güleç olup
çevresine neşe saçardı. Kaçtıkları sırada at tepmekten yorulmuş, canından bezmiş olduğu halde
Karamanoğlu'na hitapla :

    Han'ım Osmanoğlu'nun ölüsünden böyle kaçınca, dirisi gelmiş olsaydı ne eder, ne yapar, nereye
giderdik diye sordu.

    Karamanoğlu gerçek olan bu latifeden fena halde alındı. Yüzünün her kılından terler dökülerek gazaba geldi. Uygunsuz küfürler savurdu ve zavallıyı hemen orada bir ağaca astırıverdi. Ancak içindeki korku gittikçe artıyor bir an önce Konya'ya ulaşmak üzere can atıyordu.

Hocanı Değerlendir

Some say he’s half man half fish, others say he’s more of a seventy/thirty split. Either way he’s a fishy bastard.