Arpa ile Saman
İslamın ilk günlerinde, her Müslüman, dinini yaymak ve neşretmekle kendini vazifeli biliyor; bu vazifeyi ifa için kimse devletten ücret beklemiyordu. O devrin Müslümanları, alimleri hizmetlerinin karşılığını sadece Allah'tan beklemek gibi bir alicenaplık gösteriyorlardı.Hayat şartları değiştikçe, ister istemez insanlar da değişti. Bunun üzerine islam alimleri dine ve Kur'ana hizmet edenlerin ücret almalarına fetva verdiler. Bundan sonra, birçok dini makamlar ve meslekler doğdu. Buna rağmen, ilk günlerdeki feragat ve tevazuyu devam ettiren birçok ilim ve maneviyat adamları, dine hizmetlerinin helal olan karlılığını alanları pek sevimli ve tertemiz görmediler ve hatta onların sofralarına oturmamak, kendilerinden yardım almamak gibi ve irşad edici örnek hareketlerde bulunmaya devam ettiler.
Devir Osmanlı Devletinin zirveye adım adım yaklaştığı günler. Padişah ise Yıldırım Beyazıt ve onun şeyhülislamı meşhur alim Molla Fenari. O günün maneviyat eri ise Somuncu Baba diye maruf Hamidüddin-i Aksarayî. Bir gün Molla Fenari, Somuncu Baba'yı ziyaret eder; elini öpüp, dualarını da aldıktan sonra sahabe mesleğini devam ettiren bu gönül sultanına bir kese altın hediye etmek ister.