Savaş Meraklısı Napolyon

    Napolyon hakkında inanılan şeylerin başında onun Napolyon kompleksine sahip olduğu ve dünyaya hükmekmet istediği ve  bunun da boyunun kısalığından kaynaklandığı gelir. Çağdaş standartlara göre orta boyluydu. Boyu hakkındaki bu karışıklığın otopsi yapıldığında bir metre elli beş santim olduğunun ortaya çıkmasından doğduğu söylenmektedir. Ancak bu ölçü o zaman pieds de roi (kral ayağı) denilen bir ölçü sistemine göredir. Bu da günümüz ölçüsünde bir altmış beşin biraz üstündedir.

    Uzmanlar Napolyon'un hırslılığı konusunda kendi açıklamalarını getirmişlerdir. Freud, onun kardeşinden
daha başarılı olmak arzusunun galip geldiği Joseph kompleksine sahip olduğunu söylemiştir. Bir başka uzman bu hırsını hipozof guddesine, bir diğeriyse tiroid bezine bağlamıştır. İstediğinizi seçmekte serbestsiniz.

    Napolyun'un elini ceketinin içine soktuğu o pozu, insanları hayran bırakmış, çok ilginç psikolojik teşhislere neden olmuştur. Bunların hepsi yanlıştır. Onun bu pozunun nedeni psikolojik değil, bedenseldi. Tüm yetişkin hayatı boyunca çok sert mide sancıları çekmiştir. Elini midesine bastırmak bunları bir ölçüde azaltıyordu.

    Birkaç yıl önce bir televizyon dizisinde Napolyon'un Josephine'le evliliğinin "dünyanın en büyük aşk hikayesi" olarak tanıtıldığına şahit olduk. Aslında Napolyon Josephine'le kadının ilişkileri nedeniye evlenmiştir. Kendisi ikinci sınıf bir Korsikalı olarak, yönetici seçkinlerin çevrelerine gürebilmek için kadının yardımına ihtiyacı vardı. Zamanla ona aşık olmuş, ama Josephine kendisine bir varis veremeyince onu boşayıp başkasıyla evlenmiştir. Ama ona güvenmezdi. ve bazıları bunda haklı olduğunu söylerler. Örneğin Napolyon Mısır Seferi'ne çıktığında Josephine'in en az iki erkekle ilişkisi olmuştur. Ancak Napolyon gizlice boynuzlandığını iddia edemezdi. Josephine'in geç aşıklarıyla ilişkisinin gizli kapaklı bir yanı yoktu. İmparatorların şanlı günlerini sadece Fransızlar hatırlar. Bizlerse onun çöküşünü Moskova'dan geri çekilmesiyle ve Waterloo'yla hatırlarız ki, bunların ikisi de yanlış bilgilerle doludur.

    Rus kışlarının acımasızlığı öylesine iyi bilinir ki, Napolyon'un 1812 kışındaki yenilgisi aksi kabul edilmeyecek bir şeymiş gibi görülür. İnsanlar onun neden yenildiğini değil, neden böyle bir istilaya giriştiğini, askeri vahşi soğuk kışın çarpışma zorunda bırakacak kadar neden yola geç çıktığını sorarlar.

    Aslında 1812 kışı Rusya'da epey yumuşak geçmişti. Ordu Moskova'yı 19 Ekim'de terk etmişti. İlk don 30 Ekim'den sonra başlamıştır. Ayrıca ısının çok düşük olduğu tarih ancak 12 Kasım'dır ve bu o zaman bile geçici olmuştur. Kasım sonlarında da nehirlerde bir erime de görülmüştür. 26 Kasım'daki ünlü beresina geçişinin o kadar öldürücü olmasının nedeni buzların çözülmüş olmasıydı. Napolyon kaçmaları için bir köprü inşa edene kadar Fransız askerleri bir kıyıda sıkışıp kalmışlardı. Kış ısısının sıfırın altlarına düşmesi ancak 4 Aralık'ta başlamıştır.

    Savaş Meraklısı Napolyon'un yenilgisini Rus kışına bağlamamızın nedeni Napolyon'un başarısızlıktaki sorumluluğunu azaltmak için bunu yapmış olmasındandır. Ordu, kış soğukları başlamadan çok önce çözülmüştü. Napolyon Moskova'dan 100 bine yakın askerle çıkmıştı. 12 Kasım'da ısının iyice düşmeye başladığı zaman sadece 41 bin kişi kalmıştı. Askerleri kırıp geçiren kış soğuğu değil hastalıktı. Kışın askerlerin zayıf düştüğü doğrudur, ancak soğuk öldürücü değildi. Birkaç on yıl önce George Washington'un askerleri çok daha soğuk havada sağ çıkabilmişlerdi.

    Savaş Meraklısı Napolyon'un Moskova'dan illede ayrılacaksa, bunu soğuk havaların başlamasından önce yapması gerekirdi. Ancak asıl hatası yola geç çıkmak değil, Moskova'yı terk etmeye karar vermek olmuştur. Biyografi yazarı Vincent Cronin, Napolyon'un Moskova'da kalabileceği fikrindedir. Rusların çoğunun boşalttığı Moskova güvenliydi, bol miktarda yiyecek stoku vardı ve ilkbaharda Çarın ordularını kesin olarak yenebilirdi. Onu büyük bir lider yapan iş bitirmekteki acaleciliği herhalde Rusya'da en büyük yanılgısına neden olmuştur.

    Tarihçilerin bulgularının en garibi de ordusunun soğuktan olduğu kadar, sıcaktan da zarar gördüğüdür. 1812 yılında Rusya'da yaz öyle sıcak geçmişti ki, on binlerce Fransız askeri sıcaktan ve güneş çarpmasından ölmüştü.

    Ancak büyük oruduyu sonunda yenilgiye uğratan ne sıcak ne de soğuktu. Tarihçi David Chadler bu konuda en büyük etkenin ordunun sayısı olduğunu söylemektedir. Başlangıçta 650 bin kişilik olan ordu düşman toprağına sokulmayacak kadar büyüktü ve Napolyon'un askerlerini gerektiği gibi doyuramamasına ve ikmal yapamamasına neden olmuştur.

    Wateloo hikayesi nasıl anlatılırsa anlatılsın, Savaş Meraklısı Napolyon'un mesleğinin kesin yenilgisi olarak kabul edilmektedir. Ancak herkes Napolyon'un savaşı kaybettiğinde birleşse bile, savaşı kimin kazandığı konusunda fikir ayrılığı vardır. İngiliz ve Amerika'lılar savaşı Wellington dükünün kazandığını söylerler. Almanlara göre kazanan General G. von Blücher'dir. Belçikalılarsa kendi adamlarının  kazandığını iddia ederler. Belçikalılar İngilizlerin kazanmasının nedeninin, Belçikalı bir generalin Wellington'un çekilme emrini dinlemesi olduğunu belirtirler. Böylece onların ders kitaplarına göre, Napolyon'u Belçika yenmiştir.

    Daha önce Blücher'in savaştaki rolünü hüç duymamış mıydınız? Kaygılanmanız gerek yok. Alman kitaplarındaysa genelde Wellington'dan söz edilmez.

    Savaş Meraklısı Napolyon'un Waterloo yenilgisinin açıklanması hep bir tartışma konusu olmuştur. Bazıları çok acı veren basuru nedeniyle dikkatinin dağıldığını ileri sürmüşlerdir. Son zamanlarda horlaması nedeniyle uykusuz kalmasının yenilgide etkisi olduğu iddia edilmiştir. Ancak aslında sağlığının yerinde olması gerekir. Şu halde savaşı neden kaybetmiştir? Biyografi yazarı Vincent Cronin şöyle demektedir. 

    Savaş sabahını yaralıları teftiş ederek geçirmiştir, kendisinin geleneksel taktiklerini inceleyip onları etkisiz bırakmanın yollarını öğrenmiş olan İngilizleri küçümsemiştir ve en kötüsünün olmayacağı varsayımıyla kendisine aşırı güvenmiştir. Ama en kötüsü olmuştur: İki gün önce kesin olarak yendiğini sandığı Prusyalılar Wellington'un yardımına koşmuşlardı.

Hocanı Değerlendir

Some say he’s half man half fish, others say he’s more of a seventy/thirty split. Either way he’s a fishy bastard.