Bir Gecede Cahil Olmak
Roma'nın çöküşünün ardından kimsenin hiç de ilginç bulmadığı Karanlık çağlar gelmiştir. Ancak ne olursa olsun, bu tarihin bir parçasıdır ve incelenmesi gerekir.
Karanlık çağ, Roma'nın çöküşünden kısa bir süre sonra bir sabah aniden, insanların aptal olarak uyanmalarıyla başladığı söylenir. İnsanlar aptal oldukları için ışıkları yakmayı unutmuşlar ve bin yıl karaklıta yaşamışlardır.
Ya da bize böyle öğretmişlerdir. Aslında, artık kimsenin bin yılın tümünü karanlıkta geçirmedikleri
anlaşılmıştır. Bu karanlık dönemin şimdilerde en fazla beş yüz yıl sürdüğü söylenmektedir. Pek çok tarihçi de, dönemin herhangi bir bölümünü karanlık olarak düşünmenin yanıltıcı olacağı kanısındadır. İşte bu nedenle günümüz tarihçileri Roma'nın çöküşüyle rönesans arasındaki döneme Ortaçağ adını vermişlerdir.
anlaşılmıştır. Bu karanlık dönemin şimdilerde en fazla beş yüz yıl sürdüğü söylenmektedir. Pek çok tarihçi de, dönemin herhangi bir bölümünü karanlık olarak düşünmenin yanıltıcı olacağı kanısındadır. İşte bu nedenle günümüz tarihçileri Roma'nın çöküşüyle rönesans arasındaki döneme Ortaçağ adını vermişlerdir.
Ancak insanların beyinleri öylesine yıkanmıştır ki, Ortaçağı karanlık çağ olarak düşünmekten kendilerini alamazlar. Kendinizi bir sınayın. Aklınıza "karanlık çağ" gelmeden önce "ortaçağı" kullanmaya çalışın. Olanaksız değil mi?
Bu beyin yıkama bugün bile tarih derslerinde devam etmektedir. Neden mi? Tarihçiler, yeni yorumları takdir etmeleri için öğrencilere yanlış yorumları belletmenin önemli olduğunda ısrar ederler de ondan. Bu, tarihi şaşırtma yöntemiyle öğretmen olarak bilinir. Bu da şöyle ders planlarının ortaya çıkmasına yol açar.
PAZARTESİ : Öğrencilere karanlık çağ konusunda eski palavraları sırala. Derse aptalca şeyler kat: insanlar kör inanç sahibiydiler, büyücülük yaparlardı, bir topluiğne başı üstünde dans edecek melek sayısının kaç olduğu konusunda tartışırlardı, vb...
SALI : Öğrencilere pazartesi anlattığın her şeyin yanlış veya yanıltıcı olduğunu söyle.
Şu halde Ortaçağ gerçekten nasıldı? Ne yazık ki, bunu henüz bir araştıran çıkmamıştır. O nedenle biz bu kitapta zamanın sınamasından geçmiş yöntemi kullanarak Ortaçağ'ın ne olmadığını anlatacağız.
Bir kere, bu çağda yaşayanların özel bir kör inançları yoktu. Kör inançlar Roma İmparatorluğu'nda da aynı derecede kötüydü. Ortaçağ insanlarının o eski kör inançları kimden öğrendiklerini sanıyoruz ki? Katolik kilisesinden mi? Klise, putataparlığın bir kalıntısı olarak kör inanca karşı çıkmaktaydı. Protestanlar daha sonraları klise büyüklerini kör inançları ayıklamak için daha fazla çalışmamakla eleştirmişlerdir. Ancak Protestanlar da bunları ortadan kaldırmakta fazla başarılı olamamışlardır.
Büyücülük mü? Ortaçağ insanlarının büyücülüğe inandıkları doğrudur. Ama büyücüleri de yakmamışlardır. Büyücülerin yakılması Ortaçağ sona erdikten ve Katolik kilisesinin otoritesi aşındıktan sonra başlamıştır. Ortaçağ'da eğer birinin büyücülük yaptığını düşünürsen bu günahkari hemen Katolik papazına ihbar ederdin. Papazın büyücülükle suçlanan kişiye ne dediğini tam olarak bilemeyeceğim ama herhalde şöyle bir şeydi: "Büyücülük oyunlarından vazgeç, YOKSA!". Ve, bir büyücüde imadan anlayacağı için, bu kadarı genellikle yeterdi.
Filozofların bir topluiğne başı üzerinde kaç meleğin dans edebileceğini tartışarak zamanlarını boşa harcadıkları doğru değildir. Onlar zamanlarını meleklerin insanlar gibi defi hacet edip etmedikleri ( veya bunun gibi saçma sorularla) harcamaktaydılar.
Klasik öğrenimin azalarak yok olduğu doğrudur. Bu bir süre için eski Batı Roma İmparatorluğu'nda böyle olmuştur ama Doğu Roma İmparatorluğu'nda, Araplarla ilişki sonunda, uygarlık yükselmeye devam etmiştir. Burada Doğu Roma İmparatorluğu'nun daha bin yıl düşmeyecek olan Konstantinopolis'in merkezi olduğu bir parçasıydı.
Katolik keşişlerin Ortaçağ'da eski metinleri kopya ederek klasik bilgiyi canlı tuttukları da doğru değildir. Gerçekte klise, putatapanlar tarafından yaratıldıkları gerekçesiyle, klasikleri ortadan kaldırmak için sistematik bir kampanya başlatmıştır. Keşişlerin çoğunun zaten okuma yazması yoktu. XIII. yy'da İsviçre'nin St.Gall Manastırı'nda yaşayan bin keşişten hiçbiri okuma yazma bilmiyordu.
Hiç duymadığınız bir şey de, karanlık çağın tam ortasında meydana gelen on ikinci yüztıl rönesansıdır. Gotik mimarisi bu dönemde başlamış, Oxford kurulmuş, Aristoteles yeniden keşfedilmiş ve deneysel bilim başlatılmıştır. Peki sonra ne olmuştur.? Ne yazık ki, gerçek Rönesans'ın zamanı henüz gelmediği için ikiyüz yıllık eğlenceden sonra veba salgını başlamış ve herkesin suratı yine asılmıştır.
Biz büyük askeri lider Şarlman'ın (hem Fransızlar, hem Almanlar onun kendilerinden olduğunu iddia ederler) VIII. yy. sonlarında ve IX. yy. başlarında Saksonları, Lombardları ve Bavyeralıları fethedip papayı kurtardığını duyarız. Ama Şarlman hatırlanırken, içinden kutsal Roma İmparatorluğu'nun çıkmasına rağmen onun mirası olan Karolenj İmparatorluğu'ndan hiç söz edilmez.
Son zamanlarda Kristof Kolomb'u hedef alan bir kitabı solcu yazarı olan Kirkpatrick Sale, karanlık çağda boğa güreşlerinin ve horoz dövüşlerinin popülerliğinin onların karanlıklarının kanıtı olduğunu iddia etmiştir. Sale, hayvanlara karşı davranışlarıyla "Ortaçağ dünyasının kendini açıkça ortaya koyduğunu" söylemektedir. Ancak Romalıların hayvanlara daha kötü davrandıklarını ve bununda onların çağını daha karanlık yapacağındanhiç söz etmemektedir.
Şimdi, çok sıkıcı olsa da kaçınılamayan bir konuya, Ortaçağ'da ekonomi sorununa geliyorum. X. yy'ın en büyük gelişmesi at koşumunun geliştirilmesiydi. XX. yy için otomobilin icadı neyse, o zaman için de bu aynı şeydi. Buna inanmanın güç olduğunu biliyorum, ama uzmanlar öyle söyledikleri için isterseniz gidip onlarla tartışabilirsiniz. Her neyse, bunun tarımda devrim yaptığı iddia edilmektedir. İnsanlar yine bu dönemde yiyeceklerin baharatla daha lezzetli olduğunu fark etmişler ve ticarete yeniden başlamışlardı. Tarihçilere göre bunun ardından yaşam standartlarında önemli yükselmeler başlamıştı. (veba salgınına kadar)
Peki, karanlık çağ o kadar karanlık değilse, neden bunlar öyle sanılmaktadır? Bunun kusuru da Rönesans hümanistlerindendir. Bunda da yanılmışlardı.