istanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İstanbul

    Hiç şüphe yok ki doğal afetlerin en tehlikeli ve yıkıcı olanı depremlerdir. Etkili olduğu şiddete göre can ve mal kaybına sebep olmaktadır. İstanbul'da da eski tarihlerden şiddetli depremler olmuş ve bir çok can kaybına mal olmuştur. Teknolojinin gelişmesiyle İstanbul'da yeni yapılan binalar artık depreme dayanıklı olarak inşa ediliyor.

    İstanbul'un tarih boyunca geçirdiği bazı şiddetli depremler hakkında bilgilerimizi tazeleyelim. İstanbul tarih boyunca çok sayıda şiddetli depremler geçirmiştir. Bunların en etkili olanları göz önüne aldığımızda 1509, 1690 ve 1894 yıllarında meydana depremler olduğunu görürüz. Ve bu depremlerde İstanbul'da bir çok bina paramparça olmuştur ve bir çok insan hayatını kaybetmiştir. 

    Eskiden yapıların İstanbul'da ahşap kullanılarak yapılması, umuyoruz ki bu kayıpları biraz azaltmıştır. Elimizdeki kaynakları göz önünde bulundurduğumuzda bu şiddetli depremlerden sonra günümüze ulaşan bir çok ahşap bina vardır. İstanbul ikinci derece deprem bölgesinde yer almaktadır. İzmit Körfezi'nden Marmara Denizi'ne bağlanan Kuzey Anadolu fay hattının çok yakınındadır. Bizans döneminde İstanbul'da yaşanan depremlerin büyük bir kısmı kayıt edilmiştir. 

    Bunlardan uzun süreli ve şiddetli olanları vardır. Örnek vermek gerekirse 554,869 yıllarında yaşanan İstanbul depremlerin 40 gün sürdüğüne dair belgeler mevcuttur. 1346 yılında yaşanan depremde ise belli - belirsiz aralıklarla tam 1 yıl boyunca devam etmiştir. 

    Osmanlı dönemindeki İstanbul'a baktığımızda büyük hasara neden olan deprem 1489 yılında 16 Ocak'ta olmuştur. İstanbul'daki bir diğer büyük deprem ise 22 Ağustos 1509'da yaşanmıştır ve sarsıntıların 45 gün sürdüğü bilinmektedir. Sizde takdir edersiniz ki böyle uzun süren bir deprem bir çok can ve mal kaybına neden olmuştur İstanbul'da. 

    Rakamlara göz attığımızda 1000'in üzerinde ev yıkılmış ve 4000 - 5000 civarında insanda yaşamını kaybetmiştir. Yaralananların tahmini sayısı ise 10.000 civarındadır. Ayasofya, Topkapı Sarayı, Fatih ve Beyazıt Camileri de bu depremlerde hasara uğramıştır. Elimizdeki kayaklara göre denizde büyük dalgalar oluşmuş, Galata Köprüsü ve surları aşmıştır. 

    İstanbul'da yaşanan bu depremler yüzünden halkın bir süre bahçelerde kurulan barakalarda yaşadıkları da elimizdeki kaynaklar arasındadır. Dönemin Padişahı da sarayın bahçesinde kurulan geçici odalarda kalmıştır ve 10 gün sonra Edirne'ye gitmiştir. 

     İstanbul'un uğradığı bu felaketten sonra 2'nci Beyazıt hemen onarım faaliyetlerini başlatmış, Anadolu ve Rumeli'den ameleler getirtmiştir. Para sıkıntısı yaşanmaması için her evden vergi alındı ve iki aylık bir zaman içerisinde büyük onarımlar yapıldı. Ve tarihe Küçük Kıyamet olarak geçti.

    İstanbul'un yaşadığı bir diğer önemli depremden bahsetmek gerekirse 1557 Nisan, 1690 Temmuz ve 1766 Mayıs tarihindekileri sayabiliriz. 1690 yılının Temmuz ayında yaşanan deprem salı akşamı güneşin batışından sonra meydana gelmiştir. Topkapı çevresindeki surların bir bölümünün yıkılmasına, Fatih Camiinin kubbesinin çatlamasına ve minaresinin yıkılmasına neden olmuştur.  Edinilen bilgiye göre deprem bir kaç gün sürmüş, çok sayıda ev yıkılmış ve 20 civarında kişi ölmüştür. 

    İstanbul'da yaşanan bir diğer depreme baktığımızda 1719 yılının Mayıs ayında yaşanmış olduğunu görürüz. Bu depremle birlikte İstanbul'da pek çok binanın bacaları, Yalıköşkü civarında kayıkhanelerin bazıları yıkılmıştır. Surların bir kısmının tahrip olmasına sebep olan bu deprem İzmit Körfezi civarında da etkili olmuştur. Ve üç gün boyunca artçı sarsıntılar hafif şekilde devam etmiştir.

    Elimizdeki kaynaklara göre 1509'daki İstanbul depreminden sonraki en şiddetli deprem 22 Mayıs 1766'da yaşanmıştır. Depremin süre bakımından  uzunluğu hakkında çeşitli bilgiler mevcuttur. Depremin yaşandığı sırada korkunç şekilde gürültüler duyulmuştur. Artçı sarsıntılar 8 ay ile bir yıl arasında sürmüştür. 25 Temmuz tarihinde birincisi kadar şiddetli ve yıkıcı bir deprem yaşanmıştır.

    Padişahın sarayı da zarar görmüş ve padişah şehri terk etmek zorunda kalmıştır. Çok sayıda han, cami, saray hasar görmüş veya yıkılmıştır. Ali Paşa, Kariye, Eyüp Sultan ve Fatih Camilerini hasar görmüş camiler arasında saymamız yanlış olmaz. Şehrin su şebekesinin zarara uğradığı da elimizdeki kaynaklar arasındadır.

    1970 yılının Temmuz ayındaki depreme gelince; o gece sabaha kadar yarımşar saat arayla 5 defa artçı sarsıntı meydana gelmiştir. Ve akşama kadar 4 defa aralıklarla depremler olmuştur.

    İstanbul'da 28 Ekim 1802'de yaşanan depremde bazı haneler ve su kemerleri hasara uğrayıp yıkılmıştır. 10 Temmuz 1894 yılında güneyden kuzeye doğru üç şiddetli sarsıntı kaydedilmiştir. Çok sayıda bina hasar görmüştür. Çadırlar, Mercan, Yağlıkçılar, Bitpazarı tamamen yıkılmıştır. Aksaray, Sultan Ahmet, Ortaköy, Beşiktaş, Fatih uğrayan bölgeler arasındadır.

    Sarsıntılar İstanbul dışında da hissedilmiştir. İstanbul'da 474 kişinin ölmüş, 482 kişi yaralanmış, 387 yapı, 1087 ev, 299 dükkan zarar görmüştür. Sultan 2'nci Abdülhamit depremde çok sayıda can kaybı ve hasar olduğunu öğrendiğinde, yaralı olanların hemen tedavi edilmesinin sağlanmasını, ihtiyacı olanlar için yardım çadırı kurulmasını ve fırınların bol bol ekmek çıkarmasını emretmiştir. Açıkta kalanlara çadır, yiyecek ve para yardımı yapılmıştır.

    İstanbul'da yaşanan bu deprem çok büyük hasara sebep olmuş, neredeyse zarar görmeyen bina kalmamıştır. İstanbul'da Kınalı ve Heybeli Ada'da depremin şiddeti daha fazla hissedilmiştir. İnsanlar çadırlarda ve barakalarda yaşamak zorunda kalmışlardır.

    İstanbul'da yapılan araştırmalar da bilim adamları deprem olmadan önce deniz sularının ısındığını tespit etmişlerdir. 1970 yılındaki İstanbul depreminde hız saniyede 3 kilometre olarak ölçülmüştür. İstanbul'da bilim adamlarının dikkatini çeken bir konu var; yapılan gözlemlerde deprem merkezlerinin bir çok bölgelerinde deprem yaşanmadan önce kırlangıçların korkup yuvaların terk etmeleri.

İstanbul - İstanbul - İstanbul - İstanbul - İstanbul - İstanbul - İstanbul - İstanbul - İstanbul - İstanbul 



İstanbul

    Güzel İstanbul'umuzda ilk yerleşim yerleri Kadıköy'ün Kurbağalı-dere kenarında olduğu bazı kalıntılardan anlaşılıyor. Saray-burnunda yapılan ilk demiryolu inşaatı sırasında yapılan sondajlarda İstanbul yarımadasının burnunda Trakyalı kavimlere ( Lygos ) ait olduğu anlaşılan bazı kalıntılara rastlanılmıştır.

    İstanbul'u ilk kuranlar Megara Grekleri'dir ve yerleştikleri bu yerin dünyanın en iyi coğrafi konumuna sahip bölge olduğunda habersizdirler. İstanbul'un üzerinde bulunduğu coğrafya ticari bakımdan Haliç ( Keras )'e sahip olması ve Balkanlara kolay ulaşılabilen köprü görevi görmesi İstanbul'un en önemli özelliklerindendir.

    Grek boyları Yunan yarımadasında yaşıyorlardı ve ulaşımlarını deniz yoluyla yapıyorlardı.Doğal olarak kıyı boyunca yerleşiyorlardı. Bu sistem üzerinden gittikleri için Ege adaları, İyonya, Anadolu ve Trakya kıyılarını takip ederek Marmara ve Karadeniz'e uzanan bölgede Chalcedon ( Kadıköy )'u  kurdular.

    Chalcedon ( Kadıköy )'u kuran insanların bu bölgeye tarımsal amaçlı geldiğinin kanısında olan bazı bilim adamları vardır. Bununla beraber ilk Grek Boyları deniz ticaretine elverişli, Haliç'le Marmara'ya hakim bir tepe üzerine yerleşmişlerdir. Bundan dolayı İstanbul ( byzantion ) Kadıköy'den daha fazla önem kazanmıştır.

    İstanbul ( byzantion )'un deniz yolundan savunma kolaylılığının olması şehrin önemini iyice arttırmıştır. Milattan Önce 5'inci yüzyılda kendi parasını Yunan şehirlerinde kabul ettirmiş olduğunu tarih kaynakları bize bildirir. Liman gelirlerinin büyük yüzdeye sahip olması ticaretin ana eylem olmadığı konusundaki tartışmaları sonlandırıyor.

    İlk başlarda İstanbul , İran ve Grek ülkeleri arasında kalmış ikinci derecede önemli bir şehir olarak bulunuyordu. Ege ve Balkanlar ile Küçükasya arasındaki ilişkilerin kuzeye çıkması Bizans'ın daha fazla önem kazanması için önemli bir olaydı. Bu arada Bergama ve Pontus'un Roma ile siyasi mücadeleleri ve yakınlıkları şehre yeni bir jeopolitik ağırlık kazandırıyordu.

    Roma'nın kuzey sınırlarının korunması için barbarlarla mücadelesinin birinci planda olması gerekiyordu. Bu zamanlarda İstanbul , Septimus Severus'u rahatsız ettiğinden dolayı Milattan Sonra 196 yılında tahribe uğratılmıştır. İstanbul'un tahrip edilmesi ekonomik açıdan fazla bir gelişme gösteremediğinin açık bir kanıtıdır. Daha sonra Severus, surları daha fazla genişleterek İstanbul'u yeniden imar ettirmiştir.

    Bu durumun İstanbul'un stratejik açıdan önemli olduğunun farkına varılmasıyla açıklayabiliriz. İstanbul'un Grek boyları tarafından tercih edilmesinin sebebi ekonomik bir faktör Roma tarafından tercih edilmesinin sebebi ise askeri bir faktör olduğu içindir. Gerçek bu şekildeydi; İstanbul Roma politikasına hizmet eden bir askeri yol düzenine sahipti.

    İstanbul'un başkent olarak seçilmesinin nedeni, siyasi konjonktürü içinde stratejik bir yere sahip olmasıdır. Bu çağdan önce İstanbul'un önemli bir şehir olarak kabul edilmesini gerektirecek hiç bir özelliği bilinmiyordu. İstanbul'un dünya şehri kariyeri Roma İmparatorluğu zamanında başlamıştır. İmparatorluk merkezi olarak seçildikten sonra ekonomik, kültürel ve idari bakımdan ağırlık kazanmıştır.

    Şuan ki İstanbul'un kapladığı alan Milattan Önce 7. yüzyılda kurulmuş olan Chalcedon şehirdir. Topkapı sarayının bulunduğu yerde, deniz kenarına kadar uzanan seviyedeki teraslarda, stadyum, tapınak ve gimnazyon gibi yapılar vardı.