mehmet tekkes etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Mehmet Tekkes

    Timuçin, Cengiz unvanını aldıktan sonra fetih hareketlerine girişerek, gittiği ve girdiği her yeri kan ve gözyaşına boğmuş, tas tas üstünde bırakmamıştır. Cengiz'le sınır komşusu olan Harzemşahlar da paylarına düşeni almışlardı. Bu sırada baslarında "Devletin ve dinin övünç kaynağı, dünyanın hakimi ve güneşi" unvanlarını kullanacak kadar mağrur Mehmet Tekkes bulunuyor.

    Cengiz'in akıncılarının Harzemşah topraklarına girmesi karşısında aciz kalan, Mehmet Tekkes kaçarak Hazar Deniz'i kıyılarına sığınır. Burada da duramayarak Masenderanını en müstahkem mevkilerinden istindad kalesine, oradan da deniz kenarındaki Farkına köyüne gelir. Her gün köy mescidinde beş vakit namazını cemaat ile beraber kılardı. imam kendisine Kur'anı Kerim okurdu.

    Sultan da selamet ile kurtulup idareyi eline alırsa adaletle hükumet süreceğini Allah'a ahdeder ve adaklar adayıp ağlardı. Bu halde iken Moğollar baskın verdiler. Tatar askerinin basında vaktiyle Sultan Mehmet'in amcasını öldüren Rukneddin Gebud vardı. Fırsat kollayan bu bey, Cengiz askerine öncülük ediyor, Sultan Mehmet'den intikam alma yolunda çalışıyordu. Bu ansızın hücum karşısında Sultan, gemiye bindi sahilden açıldı.

    Cengiz askerlerinin okları gemiye kadar geliyordu. Moğollardan fedailer, denize atılıp gemiye çıkmak istediler. Fakat fırtınadan boğuldular. Harzemşah Mehmet Tekkes zatülcenpten muzdaripti. Basını has ahırlarının bası olan Efdal Ihtiyareddin'in basına koymuştu. Gözlerinden yaslar geliyordu.

      "Oğul, dedi. Su halimiz ne ibretle temasaya değer manzaradır? Hükümran olduğumuz o ölçülmesi ömür ister uçsuz bucaksız topraklardan elimizde iki arsın kalmadı ki ölümüz gömüle...iste büyük gerçek bu... İnsan bunu cihana hükmederek düşünmüyor. Dünya sakinleri için çatısı altında güvenilecek bir saçak bulmak ne mümkün... Bir dar kapı önündeyiz ki vay ona güvenenin haline. İste bu kapının bir ucunda devlet, bir ucunda sefalet ve nisyan var. Akıllılar için ibret alınacak manzara amma, onu görebilmek için gaflet perdesini çözebilmek ne saadet." Sultan, adaya varınca çok sevindi. Toprağı öptü Allah'a hamdü sena etti. Fakat hastalığı günden güne artıyordu. Mazenderan ahalisi istediği yiyeceği içeceği gizlice getirirlerdi. Bir gün Efdal ihtiyareddin'e sordu:

    "Vaktiyle has ahırında kaç bin küheylan vardı?" "Altmış bini aşkındı sultanım" Sultan Mehmet Tekkes hasretle basını salladı: "Su çadırın önünde bir atın otladığını ölmeden görebilecek miyim?" Efdal İhtiyareddin, köyden bir at getirtti ve başıboş bıraktı. Ateşten yanan gözlerini sadık adamına çeviren Sultan dedi ki:

    "Sen yaşarsan ahfadıma (Torunlarıma) bu ibretli manzarayı anlat." Sultan Mehmet Tekkes altıyüz onyedi senesinde, soğuk ve yağmurlu bir günde öldü. Cenazesinde yedi kisi bulundu. Namazını kılanlar ancak üç kisi idi. Mezarını, murassa hançer ile Şemseddin Mahmud Belağ ve Efdal ihtiyareddin kazdılar. Kefen bulamadıkları için Şemseddin Belağ, gömleğini çıkardı, yırttı ve kefen yaptı.